Çalışma hayatımızdaki önemli konulardan biri de işverenlerin işten ayrılmalar ve/veya çıkarmalar esnasında işçilerinden aldıkları ibra (aklanma) belgeleridir.
İbra Arapça kökenli bir kelime olup hukuk dilinde alacaklının alacak hakkından vazgeçmesi sonucunda borçlunun borcundan kurtulması anlamına gelmektedir. İşçi işvereni ibra ederek onu aklamakta bu durumu kanıtlayan belgeye de ibraname denilmektedir.
İşçi işveren ilişkilerinde özellikle de işçilik hakları konusunda husumet oluştuğunda ibraname işverenler bakımından kanıt aracı niteliğinden dolayı son derece önemli bir belge olarak karşımıza çıkmaktadır.
Gerçekten de işçilik haklarının ödendiğinin kanıtı olarak ibraname önemli bir belge olmakla birlikte bu belgenin işvereni gerçekten aklayabilmesi bakımından ibranamenin geçerliliği konusu son derece önem arz etmektedir. Uygulamaya baktığımızda bu konuda eksik ve son derece yanlış bilgilenmelerin olduğunu görüyoruz. Bu konudaki yanlış bilgilerin en yaygın olanı işçinin imzaladığı ibranamenin işvereni koşulsuz olarak her durumda akladığı ve ibraname imzalayan bir işçinin artık herhangi bir hak iddia edemeyeceği düşüncesidir.
Böyle bir düşünce elbette ki doğru değildir. Bunun nedenlerini açıklarken önce konuya ibranamenin hukuksal niteliği yönünden bakalım daha sonra da ibranameyi geçersiz kılabilecek diğer konulara değinelim.
İbraname aslında gerek Borçlar hukukumuzda gerekse İş hukukumuzda yer alan bir olgu değildir. Buna karşın; “Türk Borçlar Hukuku alanında ibra kurumu, borcu sona erdiren bir hukuki işlem olarak gerek öğretide, gerek mahkeme kararlarında kabul edilmektedir. (Turanboy s.55) Bu kurumun hukuki mahiyetinin bir sözleşme niteliği taşıyıp taşımadığı İsviçre Borçlar Kanununun 115.maddesinin yorumu ile mümkündür. Gerek Almanca gerek Fransızca, gerek İtalyanca metinlerinin yorumundan, ibranın bir sözleşme niteliği taşıdığı açıkça anlaşılmaktadır. Her üç dilde kullanılan ibareler “anlaşma yoluyla kaldırma” olarak Türkçe ’ye çevrilebilir (Turanboy,s.55 )[1]”
Yaptığımız alıntıda da görülebileceği üzere kaynağını İsviçre Borçlar Hukukundan alan bu olgu aslında hukuki anlamda borcu anlaşma yoluyla ortadan kaldırma manası taşımaktadır. Yani borç mutlak suretle borçlunun alacaklıya borcunu ödemesi (ifa) şeklinde sona ermemekte, alacaklı çeşitli nedenlerle alacağından feragat ederek borçluyu ibra edebilmekte, aklayabilmektedir. Bu konuyu somutlaştıracak bir diğer örnekte şu alıntımız olabilir;
“Gerek öğretide ve gerekse uygulamada ibranamenin varlığı bir borcun tam ya da kısmen ifa edilmeden sona ermesini sağlayan özel bir sukut nedeni olarak kabul edilmektedir”.[2]
İbraname ile ilgili bu açıklamalardan sonra dilerseniz şimdide konuyu İş hukuku çerçevesinde inceleyelim.
Belirtmeliyiz ki İbra belgeleri yargısal çekişmelere konu olduğunda yukarıda da belirttiğimiz ibranamenin hukuksal niteliğinden doğan sebeplerden dolayı Yargının temkinli yaklaştığı belgelerdir.
Her şeyden önce Yargı işçinin emeği ile geçinen bir kişi olması itibarı ile işvereni ortada bir sebep yokken yani borç ifa edilmeden ibra etmesini normal bir durum olarak kabul etmemektedir.
“İşçi, emeği karşılığında aldığı ücret ve diğer parasal hakları ile kendisinin ve ailesinin geçimini temin etmektedir. Bu açıdan bakıldığında bir işçinin nedensiz yere işvereni ibra etmesi hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir.”[3]
O halde işçilik haklarına ilişkin çekişmelerde ibranameye yargıca sınırlı ölçüde değer verildiğinden kolaylıkla söz edebiliriz. Bunu aynı Yargıtay kararında açıkça görmekteyiz. Yüksek mahkeme borcun sona erme nedenini ifa yani ödeme olarak ele almak gerektiğini belirtmektedir.
“İş Hukukunda ibra sözleşmeleri dar yorumlanmalı ve borcun asıl sona erme nedeni ifa olarak ele alınmalıdır. Borcun sona erme şekillerinden biri olan ibra sözleşmelerine İş Hukuku açısından sınırlı biçimde değer verilmelidir.”
İş hukukunda yer alan ibranamenin dar yorumlanması ilkesinin sebepleri sadece ibranamenin hukuksal niteliği ile ilgili değil aynı zamanda uygulamada karşılaşılan sorunlarla da ilgilidir. Şimdi bu konudaki görüşlerle konumuzu sürdürelim.
“İş Hukukunda işçi lehine yorum geniş bir şekilde uygulama alanı bulmaktadır. İşveren karşısında işe ihtiyacı olan işçi, korunmaya muhtaçtır.
İşsizliğin yüksek oranda olduğu ülkemizde yeniden iş bulmanın güçlüğünü dikkate alan ve geçinmesi için çalışması gereken bir işçi, işe girerken imzalı boş kâğıt verebilmekte ya da matbu bir ibra belgesi imzalamayı göze almaktadır. Yine hizmet akdinin devamı sırasında işverence bu tür belgelerin imzalatılması söz konusu olabilmektedir. Hatta akdin feshinden sonra hak kazanabileceği miktarların çok altında ödemelere rağmen ihtiyacı olan paraya bir an önce kavuşabilmek için bakiye haklarından vazgeçtiğine dair belge düzenlemesi de uygulamada sıkça karşımıza çıkmaktadır.
İbranın hakkı ortadan kaldıran bir belge oluşu, geçerliliği konusunda dar bir yoruma tabi tutulması sonucunu ortaya çıkarmıştır. Öğretide bir tür yorum tarzı benimsenmiş, ibranamenin genel bir anlatım içermesi halinde ibranın söz konusu olmayacağı, vazgeçilen alacakların açık ve kesin olarak belirlenmesi gerektiği kabul edilmektedir.”[4]
Görülebileceği gibi Yargının ibra belgesine temkinli yaklaşması ve ibranameleri dar yorumlanması gereken belgeler olarak görmesi aynı zamanda İş Hukukunun işçiyi koruma ilkesinden ve uygulamada karşılaşılan olumsuzluklardan kaynaklanmaktadır.
Bu açıklamalarımızdan sonra şimdi de dilerseniz ibranameyi kısmen ve/veya tamamen geçersiz kılabilecek koşullar üzerinde duralım.
Ehliyet şartı:
İbranamenin geçerli olabilmesi bakımından öncelikli koşul taraflarda ehliyet şartıdır. İbraname medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olanlarla yapılabilir. Örneğin akli melekeleri yerinde olmayan veya yaşça reşit olmayan biriyle yapılan ibra sözleşmesi geçersizdir.
İbraname reşit bulunmayan davacı tarafından imza ve tevdi edilmiştir. İbraname verilmesine kanuni temsilcisinin rızası bulunduğu iddia ve ispat olunmamıştır. Şu duruma göre M.K.nun madde 16’ya göre ibranamenin ehliyet yönünden geçerli sayılması mümkün değildir.[5]
İrade fesadı:
İrade fesadı Hukuk dilinde hata, hile ya da korkutma sebepleriyle iradenin ortaya çıkmasında veya oluşmasında sakatlık meydana gelmesi durumlarını ifade eder.
İşte işçiden ibra belgesinin iradesinin fesata uğratılarak yani kandırılmak suretiyle, ya da hatası sonucunda veya tehdit ile alınması koşulunda bu ibranamenin bir geçerliliği olmayacaktır.
“İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın ya da üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde ibra iradesine değer verilemez.”[6]
İbranamenin miktar içermemesi:
Yargıtay format şeklinde ve tüm hakların alındığına dair ödeme miktarlarını ve dökümleri içermeyen ibranameleri geçerli saymamaktadır. Bu nedenle ibranamelerde işçiye yapılan ödemelerin miktarlarının tek, tek (kalem, kalem) gösterilmesi veya ibranamenin ekinde ödemelere ilişkin makbuzların bulunması geçerlilik bakımından önem arz etmektedir.
“Son olarak miktar içermeyen ibra sözleşmelerinin borcu sona erdiren etkisi üzerinde durulmalıdır. Yargıtay, tacirler arasındaki düzenlenen ibra sözleşmesinin açık ve kesin olması yanında hangi borçla ilgili olduğunun belirlenmesi gerektiğini kabul etmekle birlikte, miktar içermemesini geçersizlik nedeni olarak saymamıştır (Yargıtay H.G.K.28.4.2004 gün 2004/ 15-105 E, 2004/230 K.). Ancak İş Hukukunda sorununun benzer şekilde çözümü mümkün olmaz. Geçimini emeği ile sağlayan bir işçinin nedensiz yere işvereni ibra etmeyeceği varsayımından yola çıkıldığında, miktar içermeyen ibranameye değer verilmesi doğru olmaz. İş Hukukunda işçi lehine yorum ilkesi de bunu gerektirir.”[7]
Kısmi ödemenin makbuz niteliğinde olması:
Miktar belirtilen ibranamelerde borcun tamamen ödenmiş olması koşulunda ibraname geçerli olmakla birlikte bir kısmi ödeme söz konusu ise ibranamenin makbuz niteliğinde olduğu kabul edilmekte ve ibraname geçersiz sayılmaktadır.
“Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz etkisinde olduğu kabul edilmektedir.”[8]
İbranamede çekince (İhtirazi kayıt) bulunması:
İşçi tarafından tüm haklarını almadığı düşüncesi ile ibranameye çekince konularak imzalanmış ibranameler geçerli değildir.
“Davacının imzasını taşıyan 08.02.2002 tarihli ibranamede davaya konu hakların ödendiği belirtilse de davacı işçi “dava ve itirazlarım saklı kalmak kaydıyla” sözcüklerini eklemek suretiyle ibranameyi imzalamıştır. Dairemizin kararlılık kazanmış olan uygulamasına göre ihtirazi kayıtla imzalanan ibranamenin borcu sona erdirdiğinden söz edilemez”.[9]
İş sözleşmesi sona ermeden düzenlenen ibranameler:
İşçiden işe girerken veya iş ilişkisi devam ederken alınan ibranamelerin dürüstlük kuralına aykırı ve herhangi bir geçerliliği olmayan ibranameler olduğu açıktır.
İş ilişkisinin devamı sırasında düzenlenen ibra sözleşmeleri geçerli değildir, işçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak ya da bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmiş sayılmalıdır.[10]
Sonuç itibarı ile ibranameler usulüne uygun olarak düzenlendiğinde elbette ki geçerli ve işvereni aklayan belgeler olmakla birlikte ibranamenin her koşulda işvereni aklamayacağı gerçeği de yukarıda belirttiğimiz hususlar çerçevesinde dikkate alınmalıdır.
[1] Çil Şahin İş Hukukunda ibra sözleşmesi s.9 Legal Yayıncılık İstanbul 2006
[2] Y.HGK.17.12.2003 T.2003/9-760 E. 2003/760 K.
[3] Y.9.H.D. E. 2008/37372 K. 2010/31566 T. 04.11.2010
[4] Çil Şahin İş Hukukunda ibra sözleşmesi s.30 Legal Yayıncılık İstanbul 2006
[5] Y.9.H.D. E. 1968/9122 K. 1968/1471 T. 25.11.1968
[6]Y.9.H.D. E. 2008/37372 K. 2010/31566 T. 04.11.2010
[7] Y.9.H D. E. 2007/13059 K. 2007/5588 T. 21.03.2008
[8] Y.9.H D. E. 2007/13059 K. 2007/5588 T. 21.03.2008
[9] Y.9.H D. E. 2005/24106 K. 2005/37492
[10] Y.9.H.D. E. 2008/37372 K. 2010/31566 T. 04.11.2010