Ülkemizde Özal’ lı yıllar olarak tanımlanan 1983 sonrası ekonomik döneminin ilginç uygulamalarından biri de hiç şüphe yok ki halk arasında kısaca KEY olarak da adlandırılan Konut edindirme yardımı uygulamasıdır. Rahmetli Turgut ÖZAL’ın Başbakan olduğu o dönemde başlayan ulusa sesleniş konuşmalarından birinde elinde kalemi ile ekrana çıkmış ve tüm çalışanları “istemeseler de” konut ve birikim sahibi yapacaklarını söylemişti.
İşte sonraki yıllara da damgasını vuran ve çalışan kesim ile işverenlerin sıkıntısı olacak, ülke gündemini yıllarca işgal edecek bu iki fonun öyküsü böyle başlamıştı.
Önce 1987 Ocak ayında 3320 sayılı Memurlar ve işçiler ile bunların emeklilerine Konut edindirme yardımı yapılması hakkında kanun uygulamaya konuldu. Bu uygulama 31.12.1995 tarihine kadar sürdürüldü.Yani 8 yıl boyunca işçi ve memurlar adına işverenlerinden ve devletten bunları konut sahibi yapma adına kesinti yapıldı.
Diğer fon ise 1988 Nisan ayında başladı 3417 Sayılı Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve Bu Tasarrufların Değerlendirilmesi Hakkındaki Kanun çerçevesinde de 12 yıl süresince hem çalışanlardan hem de işverenlerden kesinti yapıldı.Dünyada pek örneği görülmeyen bu “zorla tasarruf”” uygulamasına halk arasında Zorunlu tasarruf adı verilmişti.
Esasen çıkartılma amaçlarıyla hiçbir ilgisi olmayan ve sadece kaynak oluşturmaya yönelik olarak uygulamaya koyulan bu fonlarda biriken katrilyonlarca para ucuz kredi olarak yağmalandı. TTF da biriken ana para ve nemalar 2003 yılında çıkartılan bir tasfiye yasası ile 3 yılda ve 10 taksitte hak sahiplerine geri ödenmeye çalışıldı.
Çalışıldı diyoruz çünkü bu fondan hak sahibi olan ve halen kuruş para alamamış pek çok insanımız var. Bu insanlar ne yapacaklarını nereye başvuracaklarını bilemez durumdalar. Üstelik geri ödeme yasası gereğince son ödeme 2006 yılında yapıldı ve artık ödemeler son buldu. (1)
Şimdi Yeni hükümetin (seçim döneminde) gündeme aldığı KEY hesaplarının tasfiyesi ve geri ödeme çalışmaları başlayacak. Ancak geri ödeme ile ilgili olarak 14 ağustos 2007 tarihinde çıkartılan yönetmeliği incelediğimizde TTF’ lerin geri ödenmesi sırasında meydana gelen hak kaybı ve mağduriyetlerin benzerlerinin bu defa da yaşanacağı net bir şekilde anlaşılıyor.
KEY’ da tahminen yaklaşık 6 milyon çalışanın hak sahibi olduğu ön görülüyor. Ancak bunlardan sadece 1.5 milyon kişisinin hesaplarına ulaşılmış durumda. Bu da daha şimdiden sorunun boyutu hakkında fikir veriyor. Peki şimdi bu listelerde adı olmayan ama adlarına bu yardım yapılmış olan çalışanların hesaptaki birikimleri ne olacak?
Yönetmelik bu konuda Resmi gazetede hak sahiplerinin listesinin yayımlanacağını ve Emlak Konut Gayrimenkul yatırım ortaklığı web sitesinde de yayımlanacak olan bu listede adı olmayanların 3 ay içinde itirazda bulunmaları gerektiğini belirtiyor. (Bu 3 aylık süre hak düşürücü süre olduğundan hak sahiplerinin bu konuda duyarlı olmaları gerekiyor.)
Aslında KEY geri ödemelerinde böyle bir listenin yayınlanacak olması önemli bir gelişme çünkü TTF geri ödemelerinde çalışanlara böyle bir hak sağlanmamıştı. Yani Ziraat Bankası bu hesap sahiplerinin adlarını ve hesaplarında bulunan tutarları uygulama süresince saklı tuttu. Ancak hak sahiplerinin müracaatları koşulunda hesaplarına ilişkin bilgileri bankadan öğrenebilme şansları vardı. Bunun içinde TTF numaralarını bilmeleri gerekmekteydi.
Şimdi konunun esas can alıcı noktasına gelelim yani mağduriyetin oluşması konusundaki en önemli noktaya. KEY uygulaması sırasında İşverenler tıpkı TTF de olduğu gibi KEY yardımına tabi personellerini ve adlarına yapılan yardım tutarını aylık olarak SSK ‘na bildirmek zorundaydılar.
İşte kimi işverenler tarafından yapılmayan bu bildirimler nedeniyle TTF döneminde olduğu gibi bu dönemde de hak sahiplerinin canı yanacak. Çünkü geri ödemeye ilişkin yayınlanan yönetmeliğin hak sahiplerinin belirlenmesi başlıklı4.maddesinde bildirimde bulunmayan işverenlerin bu bildirimleri Tasfiye halindeki Emlak Bankası’nın adresine 30/11/2007 tarihine kadar bildirmeleri gerektiğini belirtilirken. Bakanlar Kurulu bu süreyi bir defaya mahsus olmak üzere üç aya kadar uzatmaya yetkilidir. Denmekte ve “Bu süre içinde hak sahiplerine ilişkin listelerin bildirilmemesi, mükerrer, yanlış veya usulüne uygun olmayan şekilde bildirilmesi hâlinde hak sahiplerine karşı sorumluluk ilgili kurum veya kuruluşlara aittir.” Diyerek çalışanlarla bu kuruluşları karşı karşıya bırakmaktadır.
Yani ne olacak bu durumda? uygulama sona ereli aradan 12 yıl geçmiş (1995-2007) pek çok işyeri kapanmış, kimi çalışanlar artık o yıllarda çalıştığı işyerlerinden ayrılmışlar, il hatta ülke değiştirmişler, kimileri artık aramızda değil vefat etmişler (vefat edenlerin kanuni mirasçıları hak sahibi olacak) ve bu insanlar listelerde adlarını göremezselerse eski kuruluşlarının peşine düşüp iz sürecekler ki bu kuruluşlar listeleri hazırlayıp Emlak bankasına teslim etsinler.
Üstelik bu işverenlerin artık yasal açıdan evrak saklama zorunluluğu da kalmamış durumda yani arşivlerinde artık bu evrakların saklanma zorunluluğu da zaman aşımına uğramış. (2) Kaldı ki bu zaman aşımı olmasa dahi pratikte çalışanların ya da emeklilerin veya bunların yakınlarının eski işverenlerine ulaşıp onlara listeleri vermeleri konusunda baskı uygulayabilmelerinin hiçte mümkün olmadığını biz TTF geri ödemesinde yaşadığımız somut örneklerden dolayı çok iyi biliyoruz. Bu arada liste verse de SSK’ya ödeme yapmamış olan işyerlerinde çalışan hak sahipleri de yönetmelik gereği bir geri ödeme alamayacaklar.
Peki ama bu yasa çıktığında gerek listelerin verilmesinden gerekse primlerin tahsil ve takibinden SSK sorumlu iken aradan geçen bunca yılın ardından bu takibi gerçekleştirmeyen ve listeleri alıp yardımları tahsil etmeyen SSK niye sorumlu olmuyor da hak sahipleri eski yada halen çalıştıkları işyerleri ile karşı karşıya kalıyor?
Bu bildirimleri yapmamanın ve yardım tutarlarının ödenmemesi koşulunda yaptırım uygulama görevi de yine bu yasa çerçevesinde çıkartılan ilk yönetmelik gereği SSK’ya verilmektedir. (3) Yönetmelikten de açıkça anlaşılacağı üzere yasal düzenleme gereği işverenlerin bu bildirimleri yapmamaları durumunda SSK’nın işverenlerden bu bildirim listelerini istemeleri gerekiyor.
Bu konuda (yani SSK ‘nın sorumluluğu konusunda) yüksek yargının da vermiş olduğu kararlar var. Bunlardan birinde Yüksek mahkeme her ne kadar SSK’nın bu yardımların toplanmasına aracılık ettiğini doğrulasa da tahsil ve takip bakımdan yasal yükümlülüğü olduğuna açıkça vurgu yapmaktadır.
“Diğer taraftan, konut edindirme yardımının Sosyal Sigortalar Kurumu’nun kendi alacağı olmayıp, sadece işverenin banka hesabına süresinde yatırmaması halinde bu paranın tahsilinde aracılık etmesi sonucu etkili değildir. Zira, gerek sigorta primi gerekse konut edindirme yardımı kamu alacağı niteliğinde bulunduğu gibi 3320 sayılı Kanunun 8. maddesinde öngörüldüğü üzere anılan maddedeki esaslar çevresinde konut edindirme yardımının tahsili yükümü de kanunen Sosyal Sigortalar Kurumu’na aittir.”
Görüldüğü gibi kurumun sorumluluğunu Yargıtay’ da kesin bir dille vurgulamaktadır. Bu durumda kanımızca uğradığı zarardan dolayı çalışanlar gerek bildirimde bulunmayan ve/veya ödeme yapmayan işverenlere karşı gerekse de tahsil ve takip görevini yerine getirmeyen SSK’ya karşı dava açma hakkına sahiptirler.
Bu, konunun değinmek istediğimiz önemli yanı idi. Ancak bir de geri ödenecek tutarlara ilişkin konuya değinmeliyiz çünkü burada da çalışanların ciddi hak kayıpları söz konusu.
Bu fona başlanırken yasa gereği çalışanlar adına 180 ay yardım yapılması ön görülüyordu. Oysa yukarıda da anlattığımız gibi 1995 yılının sonunda henüz 108 aylık yardım yapılmışken kesintiler durduruldu. Bu durumda kesintisiz olarak adına yardım yapılan bir çalışanın hesabında ortalama 5.500- 6.000.- YTL civarında bir tutar birikmesi gerekiyor (nemasız). Oysa ki geri ödemelerle ilgili yapılan açıklamalarda kişi başına 500 YTL civarında bir ödemeden söz ediliyor. İsteyenlere de nakit yerine tahvil olarak ödeme yapılabileceği belirtiliyor.
Her şeyden önce bu yasanın birikimlerin değerlendirilmesiyle ilgili maddelerine uyulmadığı anlaşılmaktadır. Fonun enflasyondan korunabilmesi açısından vadeli mevduat faizi, devlet tahvili, hazine bonosu ve gelir ortaklığı senetleri gibi çeşitli seçeneklerle nemalandırılması gerekirken fondaki tutarlar ekspertiz değeri tartışmaya açık olan gayrimenkul yatırımlarına dönüştürülmüş durumda şayet sözü edilen tutarlarda bir geri ödeme yapılırsa hak sahipleri adlarına yapılan toplam yardımların çok altında adeta sembolik rakamlarla karşı karşıya kalacaklar.
Bu durumda ne yapılabileceği konusuna gelince kimi hukukçulara göre emsal oluşturabilecek davalar açılabilir gerekçe ise Anayasanın mülkiyet hakkına aykırılığa dayandırılabilir ve bu geri ödeme yasasının iptali istenebilir.
Son olarak bu ödeme ne zaman yapılacak diye haklı olarak soran çalışanlarımız için ödemelerin bu yıla yetişmesinin mümkün olmadığını söylememiz gerekir. Çünkü listelerin yönetmeliğin yürürlüğe girmesiyle birlikte (Mayıs 2007) bildirimi açısından 6 aylık bir süre ön görülmektedir.
Bakanlar kuruluna bu süreyi 3 aya kadar uzatma yetkisi verilmektedir. Bundan sonra Tasfiye Halinde Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi ise, hak sahiplerinin isim, konut edindirme yardımı ve nemalarını içeren listeleri yukarıda belirtilen sürenin bitiminden itibaren 3 ay içinde EGYO’ya (Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı’na) bildirecektir. Hazine Müsteşarlığı’nın bağlı olduğu Bakan bu süreyi bir defaya mahsus olmak üzere 2 aya kadar uzatabilecektir. Özetle nerden bakılırsa bu fondan önümüzdeki yılın son çeyreğinden önce bir ödeme alınabilmesi mümkün gözükmemektedir.
DİP NOTLAR
(1) Bu konuyla ilgili daha geniş bilgi için önceki makalelerimizi okuyunuz.http://www.alomaliye.com/mart_06/huseyin_irfan_tt.htm
(2) Bilindiği gibi TTK ve GV kanunu açısından evrak saklama zorunluluğu 10 ve 5 yıldır.
(3) Yardımın Yatırılması, Bilgilerin Tutulması
Madde 12 − İşverenler, her ay Sosyal Sigortalar Kurumundan temin edecekleri “Konut Edindirme Yardımı Bildirimi”ni (Ek: 2) düzenleyerek, en geç ertesi ayın sonuna kadar Sosyal Sigortalar Kurumu’nun ilgili ünitesine vermek ve tahakkuk ettirmiş oldukları Yardımı Sosyal Sigortalar Kurumu’nun ilgili ünitesine yatırmakla, yükümlüdürler.
Yardımın Süresinde Yapılmaması
Madde 14 − Bu yönetmeliğin 12’nci maddesinde tespit edilen süre içinde yapılmayan yardımların tahsili için, ilgili işçi veya işçiler Sosyal Sigortalar Kurumuna yazı ile başvurabilecekleri gibi, Sosyal Sigortalar Kurumunca tahsilat ve re’sen de işlem yapılır.
Ödenmeyen Yardımlar hakkında 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun değişik 80’inci maddesine göre işlem yapılır.
Ödenmeyen yardımların tahsili için Sosyal Sigortalar Kurumunca düzenlenen belgeler, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 81’inci maddesine göre resmi dairelerin usulüne göre verdiği belgeler niteliğinde olup, icra ve iflas dairelerince bunların tabi oldukları hükümler uygulanır.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 83’üncü Maddesine göre, teminatın prim karşılığı tutulması halinde, İşverenlerce, Yardımın yapılması hususu incelenir ve gereği yapılır.
İşveren, işyerini devreder veya intikal ettirir ise, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 82’nci Maddesine göre, eski İşyerinin Yardım ve Yardıma ait masraf ve gecikme zammı borcundan, yeni İşveren müteselsilen sorumludur. Bu hükme aykırı olarak yapılan sözleşmeler muteber değildir.
Konut Edindirme Yardımı Bildiriminin Verilmemesi
Madde 15 − İşverenlerce, bu Yönetmeliğin 12’nci Maddesine göre “Konut Edindirme Yardımı Bildirimi” doldurulup, Sosyal Sigortalar Kurumuna verilmemesi halinde, Sosyal Sigortalar Kurumunca, tespit edilecek işçi sayısı ve ilgili Yardım süresi ve miktarları esas alınmak suretiyle, Yardım re’sen tahakkuk ettirilerek, tebliğ edilir.
İşveren bu tebligata karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde Sosyal Sigortalar Kurumuna itiraz edebilir. İtiraz tahsilatı durdurur, itiraz sonucu karşı yargı yolu açıktır. Re’sen tahakkuk ettirilen Yardım miktarını ödeyen işveren, ödeme tarihini takip eden bir ay içinde, yardım yapılan işçileri Sosyal Sigortalar Kurumuna bildirmek zorundadır.
Bu bildirimi yapmayan işverenden Sosyal Sigortalar Kurumu, bildirimin verilmesini ister.
(4) Y. 10. H. D . 1995/67 K. 1995/3774 T. 18.04.1995