Çalışma yaşamımızda İş güvencesi yasası ile ilgili tartışmalar devam etmektedir. Bu konuda özellikle işverenlerimizin ciddi yakınmaları söz konusudur. Çünkü kimi kaynaklara göre işçiler tarafından işe iade amaçlı açılan 60 bin civarında dava mevcuttur.
İşverenler dava sayısının bu rakamlara ulaşmasını her işten çıkartılanın ya tutarsa mantığı ile dava açmalarına bağlamaktadır. Yani eğer işçi işe iade edilirse ve işveren işe başlatmazsa 4 maaş boşta geçen süreye ve 4 maaş (en az) işe başlatmama tazminatı olmak üzere 8 maaş tutarında bir ödeme söz konusu olacağından her işten çıkartılanın şansını denediği şeklinde yorumlar yapılmaktadır.
Aslına bakarsanız İş mahkemelerindeki dava yoğunluğu sebebiyle uzayan mahkeme süreci nedeniyle dava açmış olan işçi eğer bulabilirse başka bir işte çalışmaya başlamakta, bu durumda da eski işine iade olsa bile mevcut işinden ayrılmak istemediğinden genellikle geri dönmemektedir.
Yasal süresi içinde işe başlamak için işverene müracaat etmeyen işçi böylece işe iade ve/veya işe başlatmama tazminatı gibi haklardan yararlanamamaktadır.
Diğer taraftan mahkeme kararı sonucunda işe iade olunan ve işe başlamak için işverene müracaat eden işçi bu karardan hoşnut olmayan işverenler tarafından çeşitli uygulamalara tabi tutulmaktadır.
Bu uygulamaların başında ise işçiyi eski işyerinde değil de farklı bir lokasyonda işe başlatmaktır. Burada tahmin edilebileceği gibi temel amaç işçinin yeni tayin edildiği iş yerine gitmek istemeyerek bir anlamda istifaya zorlanmasıdır.
Peki iyi ama böyle bir durumda işveren işe iade koşullarını gerçekleştirmiş ve karara uymuş olmakta mıdır? Yoksa bu davranışıyla işe iade kararına uymamış olacak ve işe başlatmama tazminatı ile karşı karşıya mı kalacaktır?
Bu konudaki Hukukçu görüşleri ve konuya ilişkin bir Yargıtay kararı ile soruna açıklık kazandırmaya çalışalım.
İşçinin Hangi İşe Başlatılacağı Sorunu
Kural olarak işçi fesih tarihindeki çalıştığı işe başlattırılır. Diğer deyişle işçi eski coğrafi işyerine davet edilmelidir. İşçinin başka bir coğrafyadaki aynı işverene ait bir işyerinde işe başlamak zorunluluğu bulunmamaktadır. Dolayısıyla işverenin böyle bir isteğinin işçi tarafından reddi işe iade davasının reddi sonucunu doğurmamalıdır.
İşverenin işçiyi işe başlattım diyebilmesi için fesihten önceki durumuna iade edilmesi gerekir.İşverenin samimi olduğu anlaşılmalıdır. Aksi halde gerçek bir iadeden söz edilmez. İşe iade kararının akçalı hükümleri devreye girer. (1)
Yukarıdaki görüşe referans olan yüksek mahkeme kararının özetini aşağıda incelemelerinize sunuyorum.
“ Davalı işveren, dava açıldıktan sonra davacıyı Ad.’da bulunan işyerinde çalıştığı halde bu defa An.’da bulunan işyerinde işe başlamasını istemiştir. Davacı eski işyerine davet edilmiş değildir. Bu nedenle davacının bu davete icabet etmemiş olmasının işe iadeyi istemediği biçiminde yorumlanması hatalı olup, feshin geçersizliğine karar verilmesi için 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 20/3. maddesi uyarınca kararın bozularak ortadan kaldırılması ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulması gerekmiştir.“ (2)
Sonuç itibarı ile işe iadenin koşullarının oluşabilmesi bakımından öncelikle işçinin fesihten önceki işine iade edilmesi gerekmektedir. İşveren bu iade gerçekleştikten makul bir süre sonra işçinin görev yerini değiştirmek isteyebilir. Bu koşulda ise İş Yasamızın 22. maddesi çerçevesinde değişiklik teklifini işçiyi yapması gerekir. (3)
DİP NOTLAR:
(1) İş Güvencesi Hukuku Dr. Mustafa KILIÇOĞLU-Doç. Dr. Kemal ŞENOCAK Legal Yayınevi s.483
(2) Y.9.H.D. 03.06.2004 T. E. 2004/1080 K.2004/13416
(3) Konuyla ilgili daha geniş bilgi için önceki makalemizi okuyunuzwww.alomaliye.com/huseyin_firat_is_sartlari_degisiklik.htm