İŞE İADE DAVASI AÇAN İŞÇİNİN BAŞKA İŞTE ÇALIŞMAYA BAŞLAMASININ SONUÇLARI

Çalışma yaşamımızda giderek önemli bir kavram haline gelen İş güvencesi yasasından işverenlerimiz şikâyetçi. Geçtiğimiz günlerde TİSK bu konuda bir açıklama yaparak yasaya ilişkin bazı hükümleri eleştirdi ve  “ mahkemelerde yeterli inceleme yapılmadan verilen işe iade kararlarıyla çalışanlara kıdem ve ihbar tazminatı dışında ekstra bir gelir kaynağı yaratıldığını öne sürdü.”

Diğer taraftan işçi kesimi ise zaten baştan beri iş güvencesi yasasının işçiyi fesihe karşı koruma konusunda yeterli olmadığı görüşünde idi.

Bilindiği gibi mahkemece işçinin işe iade edilmesi kararı verildiğinde işveren bu karara işçinin 4 aydan 8 aya kadar ücretini ödemek kaydıyla uymayabilmektedir. Bu da işçi tarafının iş güvencesi yasasının aslında gerçek anlamda bir güvence sağlamadığı görüşlerine argüman olarak gösterilmektedir.

Özetle yasa hiçbir tarafı memnun edemiyor. Ancak yasa mevcut haliyle yürürlükte ve biz de bu yazımızda İş güvencesi yasasının tartışılan konularından birine değineceğiz. Bu konuda Av. Abbas Bilgili’ nin yazımızın ilerleyen bölümlerinde sizlerle paylaşacağımız bir Yargıtay kararının incelemesi yazısından yararlandık.[1]

Konumuz işe iade davası açan ve dava sonrasında işe iade kararı verilen işçinin daha sonra başka bir işyerinde çalışmaya başlaması koşulunda kendisine yasa gereğince ödenmesi gereken 4 aya kadar ücretin olumsuz etkilenip etkilenmeyeceği sorunudur.

Gerçekten de yasanın yürürlüğe girdiği 15 Mart 2003 tarihinden bu yana gerek öğretide gerekse uygulamada bu konu tartışılır bir konu olmuş ve bir fikir birliği oluşmamıştır.

Kimi hukukçular işçinin fesih tarihinden itibaren ilk 4 aylık sürede başka bir işte çalışıp çalışmadığının araştırılması, bu sürede başka bir işte çalıştığının belirlenmesi halinde işçinin kazandığı miktarın bu dört aylık ücretten düşülmesi gerektiğini düşünürken[2]

Kimileri de madde de işçinin çalışmadığı değil, işveren tarafından çalıştırılmadığı süreden söz edildiğine göre işçi başka bir yerde çalışsın ya da çalışmasın bu parayı alacaktır.[3] Şeklinde görüş bildirmişlerdir.

Görüldüğü gibi konuyla ilgili görüşler farklı biçimde iken Yargıtay bu konuda belirleyici bir karar vererek bir anlamda tartışmalara da son noktayı koymuştur. Şimdi dilerseniz bu karara birlikte göz atalım;

 Dosyadaki bilgi ve belgelere göre fesih bildiriminde belirtilen sebebin
geçerli olmadığı anlaşıldığından mahkemece feshin geçersizliğine ve davacı
işçinin işe iadesine dair verilen karar doğrudur.

Ancak, 4857 sayılı Yasa’nın 21. maddesinde davacı işçinin yasal süresi
içinde işverene başvurmasına rağmen işe başlatılmaması halinde işçiye en az
dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödeneceği
düzenlenmesine rağmen mahkemece 2 aylık tazminatın ödenmesine karar verilmesi
doğru değildir.

Ayrıca davacının fesihten 15 gün sonra başka bir işverende iş bulması boşta geçen süre ücret alacağını etkilemediğinden ve davalı feshin
geçersizliği ile temerrüde düştüğünden yasal sınır olan 4 aya kadar ücret ve
diğer hakların hüküm altına alınması gerekir.

 Diğer taraftan feshin geçersizliğine ve işe iadeye karar verilmesine ve bu hükümlerin tespit
mahiyetinde olmasına rağmen mahkemece kısmen ret kararı verilerek davalı
yararına vekalet ücretine hükmedilmesi de isabetli olmamıştır.

Bu nedenlerle mahkeme kararının bozularak ortadan kaldırılmasına, 4857
sayılı İş Kanunu’nun 20/3 maddesi gereği dairemizce aşağıdaki şekilde hüküm
kurmak gerekmiştir.[4]

Yüksek mahkeme davaya ilişkin kararda açıkça işçinin dava açtıktan 15 gün sonra başka bir iş bulmasını ve burada çalışmasının 4 aylık ücret alacağına olumsuz bir etkisinin olmayacağı yönünde hüküm kurmuştur.

 Bunun yanında yeri gelmişken hemen belirtmeliyiz ki işe iade davası açan bir işçinin bu süreçte başka bir işyerinde işe başlaması dava konusu feshin geçerli sayılmasına neden olmayacağı gibi işe iade edilmesine de bir engel teşkil etmemektedir. Bu konuda verilmiş başka bir yüksek yargı kararını da aşağıda bilgilerinize sunuyoruz.

 Somut uyuşmazlıkta davacının, iş sözleşmesinin feshinden sonra 12.05.2004
tarihinde yeni bir işyerinde işe başladığı sabittir. SSK kayıtlarına göre de,
davalı işyeri 30.04.2005 tarihinde kapatılmıştır. Belirtmek gerekir ki, feshin
geçersizliği ve işe iade isteminde bulunan işçinin, boşta geçen süre
içerisinde yeni bir iş bulması, feshin geçersizliğini ve işe iadeyi etkileyen
bir unsur değildir. Kanunda bu yönde düzenleme olmadığı gibi, çalışma halinde
bu sürenin boşta geçen süreden mahsup edileceğine dair bir kurala da yer
verilmemiştir. Mahkemece, bu nedenle işe iadeye karar verilmemesi ve boşta
geçen süre ücretinin 41 günle sınırlandırılması hatalıdır.
[5]

 Sonuç olarak işçi işe iade davası açtıktan sonra karşısına çıkan iş imkânlarını değerlendirebilir. Her şeyden önce çalışma hakkı Anayasal ve temel bir haktır ve işçinin açtığı dava nedeniyle dava sonuçlanana kadar çalışmaması gerektiği düşünülemez. Bu süreçte çalışan işçiye davayı kazanması koşuşlunda 4 aya kadar olan ücreti de kesintisiz olarak ödenmelidir.

[1] Av. Abbas BİLGİLİ Legal İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku dergisi 12/2006

[2] EKMEKÇİ Ömer legal yayınları İş güvence si kurumu ve işe iade davaları Mayıs 2005 s.63

[3] TAŞKENT Savaş İş güvencesi ve yasal düzenleme  s.48 Belediye İş sendikası yayını

[4] Y.9.H.D. E.2005/12592 K.2005/19362 T.26.05.2005

[5] Y.9.H.D. E. 2006/942 K. 2006/2409 T. 06.02.2006