Çalışma yaşamımıza 2000 yılının Haziran ayında giren işsizlik sigortası fonu giderek büyüyor. Türkiye İş Kurumunun her ay bu fonla ilgili yaptığı açıklamalara göre Mayıs 2006 ayında bu fondan 98.731 kişi yararlandı ve bu kişilere toplam 26.816.308 YTL İşsizlik maaşı ödendi. Fonun şu anda ulaştığı toplam gelir ise Mayıs 2006 sonu itibarı ile 294 milyon 236 bin 527 YTL 47 Ykr.
Türkiye’de resmi işsizlerin sayısının son açıklanan Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2 milyon 799 bin kişi olduğunu varsayarsak açıklanan rakamlara göre bu işsizlerin sadece % 3,5 ‘i işsizlik sigortasından yararlanabiliyor.
İşsizlik sigortasından yararlanma konusundaki koşulların ağırlığı tüm kesimler tarafından kabul ediliyor. Bu konuda bazı çalışmalar da yapılıyor. Ancak halen bu fondan yararlanmak için işçinin işini kendi kusuru dışında bir nedenle kaybetmesinin yanında son 3 yıl içinde en az 600 gün prim ödemiş olmak (son 120 gün kesintisiz) gerekiyor.
İşsizlik sigortasından aşağıdaki sebeplerle işsiz kalanlar yararlanabiliyor;
- Hizmet akitleri, ihbar önellerine uygun olarak işveren tarafından feshedilenler,
- Hizmet akitleri, sağlık sebepleri, işverenin kanunda belirtilen ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan davranışları ve işçinin çalıştığı işyerinde bir haftadan fazla süre ile işin durmasını gerektirecek zorlayıcı sebepler nedeniyle bizzat kendileri tarafından feshedilen sigortalı işçiler,
- Sağlık sebepleri veya işyerinde işçiyi bir haftadan fazla süre ile çalışmaktan alıkoyan bir zorlayıcı sebebin ortaya çıkması halinde işveren tarafından hizmet akdi feshedilenler,
- Belirli süreli hizmet akdi ile çalışmakta olup da sürenin bitiminde işsiz kalanlar,
- İşyerinin el değiştirmesi veya başkasına geçmesi, kapanması veya kapatılması, işin veya işyerinin niteliğinin değişmesi nedenleriyle işten çıkarılmış olanlar,
- Özelleştirme nedeniyle hizmet akdi sona erenler,
İşsizlik ödeneğine hak kazananların, bu ödenekten faydalanmak üzere İşten Ayrılma Bildirgesi ile birlikte hizmet akdinin feshedildiği tarihi izleyen günden itibaren 30 gün içinde Türkiye İş Kurumunun en yakın şubesine başvurmaları gerekmektedir.
İşsizlik sigortası ile ilgili bir diğer eleştiri konusu ise bu fondan alınacak olan işsizlik ücretinin süresi ve tutarı. Mevcut yasa çerçevesin de halen;
600 gün prim ödemiş olanlara 180 gün,
900 gün prim ödemiş olanlara 240 gün,
1080 gün ve daha fazla prim ödemiş olanlara 300 gün,süre ile işsizlik ödeneği ödenecektir.
Ödenecek işsizlik sigortası tutarı ise her halükarda yürürlükteki asgari ücretin netini geçemeyecektir. Bir başka deyişle şu anda yukarıda sayılan tüm koşulları taşıyan biri, çalışırken kazandığı ücretinin tutarı ne kadar olursa olsun şu anda geçerli olan 380,46 YTL’ den daha fazla bir işsizlik ödeneği alamayacaktır.
İşsizlik sigortası ile ilgili bu özet bilgilerden sonra dilerseniz bu konuda zaman, zaman ortaya çıkan sorunlara bakalım.
İş sözleşmesinin işveren tarafından 4857 sayılı iş yasamızın 17 ile 25-1 ve 25-3. maddeleri çerçevesinde ya da işçi tarafından 24/1-2- 3 maddeler çerçevesinde haklı bir nedene dayanılarak sona erdirilmesi durumunda sorun yaşanmamaktadır.
Ancak sözleşme feshi konusunda taraflar arasında anlaşmazlık söz konusu olduğunda ortaya işsizlik sigortası bakımından sorunlar çıkmaktadır.
İşverenlerin haklı nedenle İş yasamızın 25/2 maddesine[1] dayanarak yaptıkları fesihlerde İşsizlik sigortasına da hak kazanılamadığından işçi bu feshe itirazı olsa da çekişme ortadan kalkana kadar işsizlik sigortasından yararlanamamaktadır.
Oysa bu nedenlerle yapılan fesihlerin çoğu çekişme konusu olup yargıya intikal etmekte ve yargı süreci de bilindiği üzere ülkemizde uzun zamana yayılmaktadır.
Hal böyle olduğunda ise ortaya işçi bakımından bir zarar çıkmaktadır. İşini kaybeden ve işsiz kalan işçi ayrıca şayet fesih haksız ise mahkeme süresince işsizlik sigortası hakkından da yararlanamayarak daha fazla mağdur olmaktadır.
Peki işçi bu mağduriyeti nedeniyle şayet davayı kazanırsa ayrıca uğradığı zarardan dolayı işveren aleyhine tazminat davası da açabilecek midir?
Dilerseniz bu konudaki sorularımıza bir Yüksek mahkeme kararı[2] ile yanıt arayalım.
Dava konusu özetle;
İş sözleşmesi işveren tarafından haklı nedene dayanarak sona erdirilen bir işçi işverenin fesihte haksız olduğu, ve işverenin bu davranışı sebebi ile işsizlik sigortasından da yararlanamadığından tazminat talebinde bulunmuştur.
“Davacı işverenin tutumu sebebiyle işsizlik sigortasından yararlanamadığını iddia ederek bu nedenle tazminat isteminde bulunmuştur.
Somut olayda feshin kim tarafından gerçekleştirildiği ve feshin haklı olup olmadığı tartışmalıdır. Bu gibi durumlarda işçinin 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nun düzenlediği işsizlik sigortasından yararlanıp yararlanmayacağı mahkemenin tespiti sonunda belirlenecektir. Bu nedenle işçinin anılan Yasa’nın 48. maddesi gereğince süresi içerisinde Türkiye İş Kurumu’na başvurması ve Yasanın aradığı koşulları taşıması gerekir. İşçinin süresi içerisinde başvurması ve işten ayrılma bildirgesi dışındaki koşulları yerine getirmesi halinde, mahkeme kararı ile işverenin feshinin haklı nedene dayanmadığını veya işçinin feshinin haklı nedene dayandığını göstereceğinden mahkeme kararını işten ayrılma belgesi yerine geçeceğinin kabulü gerekir.
Davacının anılan kuruma mahkeme kararı ile başvurusu sonucunda işsizlik sigortasını geriye yönelik olarak ödemesi mümkündür. Davacının zararı doğmadığından mahkemece davanın maddi tazminat talebi yönünden reddi gerekirken, kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, 01.12.2005 gününde oy birliğiyle karar verildi.”
Karardan anlaşılacağı üzere öncelikle işçinin dava sonucunu beklemeksizin Türkiye İş kurumu’na yasal süresi içinde başvurusunu yapması ve/fakat işsizlik ödeneği için mahkeme sonucunu beklemesi gerekmektedir. Yine mahkeme kararına göre İşçi mahkeme lehinde sonuçlanırsa işsizlik ödeneklerini geriye dönük olarak da alabileceğinden bir zararı söz konusu olmayacaktır. Bu nedenle de tazminat talebi reddedilmiştir.
Yargı sürecinin uzaması durumunda işçinin uğrayacağı zarar bakımından bu yüksek mahkeme kararına katılmak kanaatimizce pek mümkün değildir. Ancak işsizlik sigortasıyla ilgili bazı revize çalışmaları yapıldığını da biliyoruz ve dileriz ki yapılan bu çalışmalar sadece yararlanma koşulları ve sürelerine yönelik olmasın. Uygulamada karşılaşılan bu tür sorunlara da yapılan yeni çalışmada yer verilsin.
[1] II- Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri:
- a)İş sözleşmesi yapıldığı sırada bu sözleşmenin esaslı noktalarından biri için gerekli vasıflar veya şartlar kendisinde bulunmadığı halde bunların kendisinde bulunduğunu ileri sürerek, yahut gerçeğe uygun olmayan bilgiler veya sözler söyleyerek işçinin işvereni yanıltması.
- b)İşçinin, işveren yahut bunların aile üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler sarfetmesi veya davranışlarda bulunması, yahut işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnadlarda bulunması.
- c)İşçinin işverenin başka bir işçisine cinsel tacizde bulunması.
- d)İşçinin işverene yahut onun ailesi üyelerinden birine yahut işverenin başka işçisine sataşması veya 84 üncü maddeye aykırı hareket etmesi.
- e)İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması.
- f)İşçinin, işyerinde, yedi günden fazla hapisle cezalandırılan ve cezası ertelenmeyen bir suç işlemesi.
- g)İşçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki işgünü veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş günü, yahut bir ayda üç işgünü işine devam etmemesi.
- h)İşçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi.
ı) İşçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratması.
[2] Y.9.H.D. E.2005/7248 K.2005/37787 T.01.12.2005