Önemli Not:Okuyacağınız makale bir şirket yöneticisinin notlarından (izni alınmaksızın) kopyalanmıştır.
Yaratıcı çalışanlar nerede gerçekten? İnsan kaynakları başvuru havuzlarında yer alan binlerce özgeçmişte kendilerini “yaratıcı”, “yeni fikirler geliştirmeye açık”, “fikir üreten” olarak tanımlayan pırıl pırıl insanlar nerede? Yeni ve denenmemiş bir sonuç üretmeye yeltenip, alkışlar ve tebrikler arasında terfi etmeyi beklerken, olmaz’lar ve ıslıklarla karşılaşan küskünler nerede?Cevap, her yerdeler. Biri hemen karşımdaki ofiste çalışıyor. İyi tanıyorum onu, işine değer katmaya çalışan, gerçekten faydalı ve yaratıcı fikirler üreten bir arkadaşımız ama bildiğim ve onun bildiğimi bilmediği birşey daha var. Ben yaratıcılığı pek tehlikeli birşey olarak görüyorum ve özene bezene düşünülmüş fikirlerin daha doğmadan nasıl öldürülebileceği konusunda da epey deneyim sahibiyim açıkçası. Örneğin dün, “-kullandığımız formları çevrimiçi hale getirsek de herkes oturduğu yerden ulaşsa.” Dedi. Ben de “-bu bizim departmanımıza duyulan ihtiyacı azaltır. Biz bu işi on senedir bu şekilde yapıyoruz.” Dedim boynunu büküp gitti. Söylediğime sonuna kadar inandığım için bir iç burulması bir rahatsızlık da yaşamadım elbette arkasından.Asansör beklerken ayaküzeri konuştuğum pazarlama departmanından bir arkadaşıma takıldım öğle üzeri. “-Biz tedarikçilerimizi biraz fazla mı dinliyoruz ne? Yenilik talepleri bitmiyor bir türlü. Bence iplerini ne kadar sıkarsak o kadar rahat ederiz.” Dedim. Şaşkınlıkla karşıladı söylediklerimi ama olsun yarın ne demek istediğimi anlayacak. Her kafadan bir sesin çıktığı, iyileştirme önerilerinin havada uçuştuğu bir iş ortamında huzur mu kalır canım? Ben beraber çalıştığım arkadaşlarımı bazı konularda anlamakta zorluk çekiyorum açıkçası. Bunu yazmakta da bir sakınca görmüyorum. İş denilen şey tatsız tutsuz atkestanesi gibi birşey değil midir? Bence öyledir. Ben böyle öğrendim böyle yaşadım, bundan da bir zarar görmedim şimdiye kadar. Çevrede gülen yüzler, biraraya gelmiş insanlar gördüğümde irkiliyorum ister istemez. Bu insanlar niye bu kadar mutlu ki durduk yerde diye düşünüyorum. Bilmediğim bir şeyler mi biliyorlar acaba?Çalışanlarımın zaman çalmaya dönük çabalarını bugüne kadar veto ettim, etmeyi de sürdüreceğim. Öğle molalarında müzik dinleyip, süfli bazı oyunlar oynayabilecekleri bir alan bile istediler benden. Ne yapacaksınız? Dedim. Satranç, tabu falan oynarız dediler, düşünebiliyor musunuz tabu! Oldu olacak briç de oynayın bari dedim. Reddettim tahmin ettiğiniz gibi. O kadar bol zamanları varsa masalarında harcasınlar o zamanlarını.Sadece belli kişiler olsa iyi, bazen en olmadık kişilerden bile şaşırtıcı şeyler duyuyorum. İnsan kaynakları yöneticimiz geçenlerde bir toplantıda “-Bazı konularda daha hızlı ve sistematik ilerleyebilmemiz için şirket genelinde yapabileceklerimiz var bence.” Dedi. Bu karışık lafların arkasından bir çapanoğlu çıkacağını tahmin ettiğimden temkinli bir “-yani?” ekledim söylediklerine. Baklayı ağzından çıkardı. Efendim, bir problem çözme eğitimi almalıymışız, bir yaratıcı düşünme eğitimi almalıymışız, hatta bir proje grubu oluşturup çalışanlarımızın önerilerini de değerlendirebileceğimiz, yaratıcı fikirleri ödüllendireceğimiz bir sistem kurmalıymışız. Bunları ve söylediği diğer şeyleri yaparsak; kurumsal yapımızı dinamik ve rekabete daha dirençli kılabilirmişiz, uzayıp giden toplantılarımıza da çözüm olurmuş bir şekilde. Fikirlerin filizlenmediği yerde otlar filizlenirmiş, miş miş te miş miş. “-Neyle olacak bütün bunlar arkadaşlar” dedim. Aralarından biri cesaret edip, “-kaynakla efendim” dedi. Kaynak yani para, zaten konuşmanın başka bir noktaya geldiğini hiç görmedim ki. Hep para hep para, “-hadi, hadi önce kazanalım ki sonra harcayabilelim” deyip kapattım konuyu.
Bugünlerde biraz sıkıntılıyım aslında birileriyle dertleşmeye ihtiyacım var. Şirketimizin pazar payı her geçen gün biraz daha azalıyor. Aynı kaliteli üretimi sürdürmemize ve yeterince reklâm vermemize rağmen rakiplerimizin ürünlerinde yaptıkları değişiklikleri taklit etmekten öteye gidemiyoruz. Müşterilerimizi bir karşıma alıp konuşma olanağım olsa soracağım her birine, rakip ürünlerde ne bulduklarını, bu işe yaramaz ürünlere sadece basit farklılıklar için neden daha çok ödemeye razı olduklarını.
Bütün bu olup biten yetmiyormuş gibi şirketteki herkeste de bir mutsuzluk ki sormayın. Maaşlar mı diye soruşturdum. Tam olarak değilmiş. Kendilerini ifade edemediklerini, işe yarar hissetmediklerini söylüyorlarmış sürekli. Bir dinleyenimiz olsa “adam sende” demek yerine, “aman ben de” konuşayım ve hem kendime hem şirketime değer katacak görüşlerimi, önerilerimi paylaşayım diyeceklermiş. Konuştuğum insanlardan bunları öğrendim ama kafam hala çok karışık gördüğünüz üzere.Bir farklı bölüm mü kursam? Çevreden soruşturduğum kadarıyla rakiplerimizin hepsinin bir Ar-Ge’si varmış. Bizim şirkette de işe yarar mı bilmiyorum açıkçası. En tuhafı da, soracak bir sorum olduğunda nereye gidiyor bu insanlar onu anlamıyorum. Çevremde işe yarar fikirleri olan insanlar arıyorum sizin anlayacağınız. O işbitirici, hepimizi kurtaracak çalışanların nereye gittiğini gerçekten merak ediyorum.