I- GENEL OLARAK
İşsizlik Sigortası Kanunu madde 47 hükmünde İşsizlik Sigortası şu şekilde tanımlanmıştır:
“İşsizlik sigortası bir işyerinde çalışırken, çalışma istek, yetenek, sağlık ve yeterliliğinde olmasına rağmen, kendi istek ve kusuru dışında işini kaybedenlere, uğradıkları gelir kayıplarını kısmen de olsa karşılayarak kendilerinin ve aile fertlerinin zor duruma düşmelerini önleyen, sigortacılık tekniği ile faaliyet gösteren, Devlet tarafından kurulan zorunlu bir sigorta koludur; şeklinde tanımlanmıştır.”
Yine aynı Kanunun 51. maddesinde İşsizlik Sigortasına hak kazanma şartları belirlenmiştir. Buna göre;
Hizmet akdinin feshinden önceki 120 günü sürekli olmak üzere, son üç yıl içinde en az 600 gün süre ile prim ödemiş olup da kendi istek ve kusurları dışında işsiz kalanlardan;
1. İş Sözleşmeleri, ihbar önellerine uygun olarak işveren tarafından feshedilenler,
2. İş Sözleşmeleri, sağlık sebepleri, işverenin kanunda belirtilen ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan davranışları ve işçinin çalıştığı işyerinde bir haftadan fazla süre ile işin durmasını gerektirecek zorlayıcı sebepler nedeniyle bizzat kendileri tarafından feshedilen sigortalı işçiler,
3. Sağlık sebepleri veya işyerinde işçiyi bir haftadan fazla süre ile çalışmaktan alıkoyan bir zorlayıcı sebebin ortaya çıkması halinde işveren tarafından iş sözleşmeleri feshedilenler,
4. Belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışmakta olup da sürenin bitiminde işsiz kalanlar,
5. İşyerinin el değiştirmesi veya başkasına geçmesi, kapanması veya kapatılması, işin veya işyerinin niteliğinin değişmesi nedenleriyle işten çıkarılmış olanlar,
6. Özelleştirme nedeniyle iş sözleşmesi sona erenler,
İşsizlik ödeneğine işten ayrıldıkları tarihten itibaren 30 gün içerisinde İş Kurumuna gerekli belgelerle müracaat etmek şartıyla hak kazanırlar.
Kanunun 52. maddesinde;
a) Kurumca teklif edilen mesleklerine uygun ve son çalıştıkları işin ücret ve çalışma koşullarına yakın ve ikamet edilen yerin belediye mücavir alanı sınırları içinde bir işi haklı bir nedene dayanmaksızın reddeden,
b) İşsizlik ödeneği aldığı sürede gelir getirici bir işte çalıştığı veya herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan yaşlılık aylığı aldığı tespit edilen,
c) Kurum tarafından önerilen meslek geliştirme, edindirme ve yetiştirme eğitimini haklı bir neden göstermeden reddeden veya kabul etmesine karşın devam etmeyen,
- d) Haklı bir nedene dayanmaksızın Kurum tarafından yapılan çağrıları zamanında cevaplamayan, istenilen bilgi ve belgeleri öngörülen süre içinde vermeyen,
Sigortalı işsizlerin işsizlik ödeneklerinin kesileceği düzenlenmiştir.
II- DEĞERLENDİRME
İşe iade davasının açılması işsizlik ödeneğini kesen bir sebep değildir. Dolayısıyla işsizlik ödeneği almakta iken, salt işe iade davasının açılmış olması nedeniyle ödenmekte olan işsizlik ödeneği kesilmesi veya ödenen işsizlik ödeneğinin iadesi söz konusu değildir. Ancak işe iade kararı kesinleştikten sonra işveren tarafından ödenmesi gereken dört aylık boşta geçen süreye ilişkin ücret ve diğer sosyal haklar işçinin almış olduğu işsizlik ödeneğini faizi ile birlikte iade etmesi gibi bir sonuç doğuracak mıdır?
Yukarıda da belirttiğimiz üzere işsizlik ödeneği kendi kusurundan kaynaklanmayan sebeplerle işini kaybeden işçinin gelir kaybını önlemek amacıyla oluşturulan bir sigorta koludur. Kaynağını Anayasada yer bulan “Sosyal Devlet” ilkesinden alan bu uygulama işsiz kalan işçi ile aile fertlerinin bir müddet için gelir kaybını önlemeye yöneliktir.
4857 sayılı İş Kanununun 21. maddesi, geçersiz nedenle yapılan feshin sonuçlan arasında, kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için işçiye en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer haklarının ödeneceğini hükme bağlamaktadır. Kanunda tazminat değil, işçinin çalıştırılmadığı süre içinde doğmuş bulunan ücret alacağının ödeneceğine ilişkin kural da taraflar arasındaki sözleşmenin bir süre devam ettiğine işaret etmektedir. Feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmekle iş sözleşmesinin kesintisiz devam ettiği ve işe başlatmama halinde feshin bu tarihte gerçekleştiği kabul edilmelidir. Ancak yasanın düzenlemesi gereği bu sürenin dört aya kadar ücret ve diğer yasal haklarının ödenmesine karar verilen süre; ihbar, kıdem tazminatı ve yıllık ücretli izin alacağının hesabında nazara alınması gerekmektedir. Şu halde fesih tarihini izleyen dört aylık süre sanki işçi çalışmış gibi kıdem ve kıdeme bağlı hakların belirlenmesinde bağlayıcı olacaktır.
Aynı zamanda, işe başlatılsın veya başlatılmasın işçinin çalıştırılmadığı süre için ödenen en çok dört aya kadar ücret ve diğer haklarından iş kazaları ve meslek hastalıkları ile işsizlik sigortası primi de dahil olmak üzere tüm sigorta kollarına ait primlerin kesilmesi ve bu sürelerin hizmetten sayılması gerekmektedir.
Nitekim SGK’nın SSK’nın 04.03.2005 tarih ve 16-330 Ek sayılı Genelgesi’ne göre;
– Mahkeme kararının temyiz edilmemesi durumunda kararın kesinleştiği,
– Temyiz edilmesi halinde Yargıtay onama ilamının işveren veya vekiline tebliğ edildiği,
– Yargıtay onama ilamı taraflara tebliğ edilmemiş/edilememiş ise Yargıtay onama ilamının kararı vermiş olan mahkemenin kalemine intikal ettiği, tarihi takip eden ayın sonuna kadar verilmesi ve belgelerde kayıtlı sigorta primlerinin aynı süre içerisinde ödenmesi halinde, idari para cezası ve gecikme zammı uygulanmayacağı hüküm altına alınmıştır.
Yukarıda yer alan açık hükümden de anlaşılacağı üzere, işe iade kararının kesinleşmesini takiben işçinin işverene müracaatı üzerine işveren işçiyi ister işe başlatsın ister başlatmasın dört aylık boşta geçen süreye ilişkin sigorta primlerini sanki işçi çalışmış gibi ödemekle mükellef olup, bu dört aylık süre işçinin çalışma süresinden sayılacaktır.
İşsizlik ödeneği kaynağını Anayasadaki “Sosyal Devlet İlkesinden” alan ve işçinin zaten işsiz olduğu dönemdeki gelir kaybını önlemeye yarayan bir sigorta dalıdır. İşsizlik Sigortası Kanununun yukarıda belirttiğimiz 52. maddesinde hangi hallerde işsizlik ödeneğinin kesileceği sınırlı sayıda belirtilmiştir. Söz konusu maddede işe iade davalarına yönelik herhangi bir düzenleme yapılmadığı gibi “işsizlik ödeneği aldığı sürede gelir getirici bir işte çalışılması” halinde işsizlik ödeneğinin kesileceği son derece açık bir şekilde düzenlenmiştir.
SONUÇ
Kanunda yer bulan “işsizlik ödeneğini aldığı sürede” ifadesi ile işsizlik ödeneğinin alındığı süreçle eş zamanlı bir şekilde bir gelir getirici işte çalışılması ifade edilmektedir. Tüm bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde dört aylık ücret ve diğer hakları almış olması nedeniyle işçiden, bu miktar kadar işsizlik ödeneğini İşkur’un geri almasına yasal olarak olanak yoktur. Çünkü bu ödenek işçinin kusuru nedeniyle kendisine yapılan fazla ödeme niteliğinde değildir. Ayrıca işçinin aldığı dört aylık ücret ve diğer haklarda işsizlik ödeneği aldığı tarih itibariyle eşzamanlı kabul edilemez. Bununla birlikte işveren işçiyi işe başlattığında, işçi işsizlik ödeneği almakta ise işe başladığı tarihten itibaren işsizlik ödeneğinin kesileceğine kuşku yoktur. Eğer işveren işçiyi işe başlatmaz ise işçinin aldığı dört aylık ücret ve diğer haklar ile işe başlatmama tazminatı nedeniyle işsizlik ödeneğini kesmek de mümkün değildir. Çünkü işçinin aldığı bu ödemeler gelir getirici bir işte çalışmanın veya yaşlılık aylığı almanın sonucu değildir. Yargı kararına dayanan ve feshin geçersizliği sonucunu doğuran fiili bir tespitin gelir getirici bir işte çalışmaya bağlı sonuçlara yol açtığını düşünmek işçi lehine yapılan bir düzenlemenin aleyhe yorumlanması neticesine yol açar ki, bunun da hukuken himaye edilemeyeceği aşikardır.
Kaldı ki, bu yönde yeni bir yasal düzenleme yapılsa bile, gelir getirici bir işte çalışmanın karşılığı olmayan ve feshin geçersizliğini tespit eden Yargı kararına istinaden dört aylık sürenin çalışılmış gibi sayılması nedeniyle işsizlik ödeneğinin iadesinin istenmesi Anayasa’da yer alan “Sosyal Devlet İlkesi’ne” aykırılık teşkil edeceği açıktır.
——————————————————————————————–
[1] Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Esas No: 2004/28355 Karar No: 2004/2029 Tarih: 06/12/2004
[2] Mehmet Uçum “İşe İade Taleplerinde Başlıca Sorunlar-İş güvencesi Kurumu ve İşe İade Davaları” sf:72 vd.